Aşağıda "Geçiş Planı" videosunun altyazısını kopyalayıp, yapıştırdım. Sadece kaynak olarak bile okunabilir kanımca..
Giriş: Mevcut Durum.
Yaşam. Yaşam, bizi bir araya getiren. Yaşam, bizi birbirimizden ayıran. Yaşam, bizi bu kadar özel kılan. Ve oldukça müşterek olan yaşam. Yaşamlarımızda, ne yapacağımıza biz karar veririz. Tamamen bizim seçimimiz. Ya da gerçekten öyle mi?
Yaşam. Yaşam, bizi bir araya getiren. Yaşam, bizi birbirimizden ayıran. Yaşam, bizi bu kadar özel kılan. Ve oldukça müşterek olan yaşam. Yaşamlarımızda, ne yapacağımıza biz karar veririz. Tamamen bizim seçimimiz. Ya da gerçekten öyle mi?
1943′de, Abraham Maslow, “İnsan Motivasyonunun Teorisi” isimli bilimsel bir makale yayınladı. Bu makale, insan ihtiyaçlarının hiyerarşisinin ana hatlarını verir. İnsanlık, müşterek olarak bu ihtiyaçları paylaşır ve bu ihtiyaçların herbiri paraya dayalıdır. Yiyeceğimizi satın alan para. Sağlığımızı satın alan para. Bir zümreye kabul edilmemizi sağlayan para. Ve, hayattaki başarılarımızı, hedeflerimizi temsil eden para. Yine de, bu konu bize çok yabancıdır. Para nereden geliyor? Ve neden bu kadar önemli?
Harekete geçmeliyiz çünkü, yoksulluk diz boyu eğitimde ahlâk eksik televizyon beyinlerimizi tahrip ediyor, vücutlarımız çöple doluyor, üçüncü dünya ülkelerinde çocuklar sömürülüyor ve çevremiz kirleniyor. Hemen harekete geçmemizi gerektiren, üç ana etmen var. Para, enerji ve küresel iklim değişimi.
Bu üçü, bir kaos içinde düğümlenmiştir. Bu üç konunun her birini, ne olduklarını anlamak için sırayla değerlendireceğiz.
Önce, parayı ele alalım. Para nedir? Para en basit ifade ile, insan emeğinin bir karşılığıdır. İşiniz, insan emeğine ne kadar bağlanmış? Bu, marangozluk, teslimat veya reklamcılık olabilir. Tümü tek bir şeye tekabül ediyor, ki o da iş gücüdür. Ancak para, para olarak bu formüldeki tek etmen değildir. Aynı zamanda, ekonomi dediğimiz şeyi yaratan insanlar vardır. Para, yoktan varedilir. İster inanın, ister inanmayın. Kendinize şöyle sorabilirsiniz; “Neden bu kötü birşey olsun ki?” Size küçük bir hikaye anlatayım. Diyelim ki birgün sabah kalktınız ve etrafınızdaki herşey altın olmuş. Altın bir masa, altın bir ağaç, çöpler bile altın olmuş. Hatta, yüzebileceğiniz altın bir havuz bile var. Tabii ki, başlangıçta bu çok “kıyak” olacaktır. Fakat bir süre sonra herkes, artık altının ender olmadığı konusunda hemfikir olur. Varolan bu kadar altın, beş para etmeyecektir. Şüphesiz, satamazsınız da. Ona değer veren şey, kıtlıktır. Paraya da aynen bu şekilde bakılmalıdır. Tedavülde çok fazla para olduğunda enflasyon meydana gelir ve paranızın değeri düşer. Enflasyonun daha da artması bankaların paranın yalnızca %10′unu rezerv olarak tutup, kalanını borç olarak vermeleri ve ve buna faiz eklemeleriyle olur. Kullanımda olan para katlanarak çoğalır.
Para mekaniğini daha iyi anlamak için www.ZeitgeistMovie.com adresindeki “Zeitgeist Addendum” filmini izlemelisiniz. Bu konuda pek çok döküman mevcut ve size keşfetmenizi öneriyoruz. İkinci etmen, enerjidir. Enerji, dünya için gerekli bir araçtır. Enerji sayesinde yiyeceklerimizi yetiştiriyor ve ulaşımı sağlıyoruz. Şu anda kullandığımız toplam enerjinin %50′si, petrolden geliyor. Petrol, sonu olan bir kaynaktır ve mutlak bir şekilde çalışır. İlk çıkarıldığı zamanlarda petrol, oldukça ucuzdu. Tepe noktasından sonra, tamamen tersine döndü ve çok pahalı oldu. Küresel olarak, petrole kolayca erişmenin ötesine geçtiğimiz bir döneme giriyoruz. Örnek olarak, Birleşik Devletler’de bulunan son petrol damarı,1930′lardaydı. Ancak, asıl korkutucu olan şey üfusumuzun, önceki yıllara göre katlanarak büyümesi. Önümüzdeki yıl, 70 milyon insanın dünyaya geleceği tahmin ediliyor. Bu neredeyse, şu andaki ABD nüfusunun çeyreği demektir. Bu da, artan ihtiyacı karşılamak için daha fazla yiyecek, çelik, araba, petrol ve enerji üretileceği anlamına gelir. Enerji ihtiyacı da, şu an mevcut petrol arzından çok çok büyüktür. Yakında petrol, yalnızca varlıklı insanların kullanacağı kadar pahalı hâle gelecektir. Bununla birlikte, petrolün kullanıldığı herşey yani ulaşım, plastik ve gıda temini gibi bizi terk ettiğinde ne olacak?
Üçüncü etmen, çevre. Toprağın limitli kaynaklarını sömürüp sanki yarınımız olmayacakmış gibi tüketiyoruz. Soluduğumuz havayı, içtiğimiz suyu kirletiyoruz ve değerli ekosistemlere geri dönüşü olmayan zararlar veriyoruz. Ve en önemlisi de, iklimimizi değiştiriyoruz. Uzmanlar ve bilim insanları, hızla geri dönüşü olmayan bir noktaya yaklaştığımızı söylüyor. Kendimize en temel birkaç soruyu sormalıyız. Bütün bunlar bizim yaşam dilimimizde oluyor ve bir çözüme ihtiyacımız var. Çünkü, sürdürülebilir bir ekonomiye sahip olabiliriz. Temiz ve yenilenebilir enerjimiz olabilir.Ve dünyanın kaçınılmaz yokoluşunu durdurabiliriz. Ancak, bir vizyona ve bir plâna ihtiyacımız var.
Bölüm 2: Nihai Hedef.
Nihai hedefimiz bu gezegende hepimizin ayrı varlıklar olduğu ve kaynaklar için birbirimizle rekabet ettiğimiz şeklindeki güncel dünya görüşümüzden gerçekte ne olduğumuza tekamül etmek ve insanlık bilincinde bir dönüşümü tamamlamaktır. Hepimizin bir olduğu gerçeğine. Dolayısıyla, birlikte çalışmalıyız. Ortak bir yaşamda, hep birlikte çalışıp çevremizi ve insanlarımızı koruyup gözetirsek, kıtlık diye birşey kalmaz. Bu, müşterek bir sembol altında bir araya gelip parasal ekonomi yerine kaynak bazlı bir ekonomi yarattığımızda başarılmış olur. Bir saniyeliğine, paranın satın alamayacağı en iyi şeyi, yani milyonlarca insanın özgürce eriştiği, engellenmeyen teknolojileri ve eşitliğin, sonuçta çok daha önemli olduğu bir toplum hâyal edin. Miladını doldurmuş bölünme yöntemini bir kenara bırakıp günlük işlerin geçmişte kaldığı parasız toplumu kucaklama zamanıdır. Robotlar ve bilgisayarlar, korktuğumuz birşey olmamalı. Bunun yerine, insan becerisinin bir uzantısı olarak bakmalıyız. Sahip olduğunuz, günlük hayatınızı kolaylaştıran şeyleri bir düşünün. Bulaşık makineleri, okuma gözlükleri, ampuller vesaire. Tümü teknik olarak yaratılmış cihazlardır. Teknolojinin ilerlemesine izin vermek fikri, hayatlarımızı çarpıcı bir biçimde iyileştirecek. Bu, biz insanları yapmaktan hoşlandığımız şeylere vakit ayırmamız için özgür kılar. Çocuklarımız, yaratıcı açılımlar, topluluk projelerine yardımcı olmak gibi.
Nihai hedefimiz bu gezegende hepimizin ayrı varlıklar olduğu ve kaynaklar için birbirimizle rekabet ettiğimiz şeklindeki güncel dünya görüşümüzden gerçekte ne olduğumuza tekamül etmek ve insanlık bilincinde bir dönüşümü tamamlamaktır. Hepimizin bir olduğu gerçeğine. Dolayısıyla, birlikte çalışmalıyız. Ortak bir yaşamda, hep birlikte çalışıp çevremizi ve insanlarımızı koruyup gözetirsek, kıtlık diye birşey kalmaz. Bu, müşterek bir sembol altında bir araya gelip parasal ekonomi yerine kaynak bazlı bir ekonomi yarattığımızda başarılmış olur. Bir saniyeliğine, paranın satın alamayacağı en iyi şeyi, yani milyonlarca insanın özgürce eriştiği, engellenmeyen teknolojileri ve eşitliğin, sonuçta çok daha önemli olduğu bir toplum hâyal edin. Miladını doldurmuş bölünme yöntemini bir kenara bırakıp günlük işlerin geçmişte kaldığı parasız toplumu kucaklama zamanıdır. Robotlar ve bilgisayarlar, korktuğumuz birşey olmamalı. Bunun yerine, insan becerisinin bir uzantısı olarak bakmalıyız. Sahip olduğunuz, günlük hayatınızı kolaylaştıran şeyleri bir düşünün. Bulaşık makineleri, okuma gözlükleri, ampuller vesaire. Tümü teknik olarak yaratılmış cihazlardır. Teknolojinin ilerlemesine izin vermek fikri, hayatlarımızı çarpıcı bir biçimde iyileştirecek. Bu, biz insanları yapmaktan hoşlandığımız şeylere vakit ayırmamız için özgür kılar. Çocuklarımız, yaratıcı açılımlar, topluluk projelerine yardımcı olmak gibi.
Kaynak Bazlı Ekonomi, yalnızca birkaç idealistin rüyası değildir. Jacque Fresco isimli bir adamın hayat boyu çalışması olan Venüs Projesi’nin bir formunu temsil eder. Venüs Projesi, yeni bir dünya uygarlığının doğuşu için, gerçekçi bir detaylı plandır. İnsanlık kurumunu ve çevreyi iyileştirmeyi temel alır. Venüs Projesi, barış ve sürekliliğin yeni çağına doğru yöneltilmiş bilimsel olasılıklar tabanlı, geniş bir seçenekler dizisine sahip bir toplum önerir. Kaynak bazlı bir ekonominin hayata geçirilmesi ve yenilikçi, çevreye duyarlı teknolojilerin doğrudan sosyal sisteme uygulanmasıyla . Venüs Projesi, bugün dünyanın ortak sorunları olan, suç, yoksulluk, açlık, evsizlik ve diğer bir çok baskın sorunun, çarpıcı bir şekilde azalacağını öngörüyor. Bu proje aynı zamanda, işe yarar ve pratik değerler dizisini takdim eder.
Bölüm 3: Geçiş Planı Sunumu
Şimdi bu örneklemi, bu yaşam süremizde, nasıl gerçeğe dönüştüreceğimizin adım adım önerilerini duyacaksınız. Önceki kısa değerlendirmeden, Zeitgeist filmlerinden, diğer film ve dökümanlardan durumu biliyorsunuz. Jacque Fresco’nun vizyonu için teşekkürler, nihai amacı biliyorsunuz.
Şimdi bu örneklemi, bu yaşam süremizde, nasıl gerçeğe dönüştüreceğimizin adım adım önerilerini duyacaksınız. Önceki kısa değerlendirmeden, Zeitgeist filmlerinden, diğer film ve dökümanlardan durumu biliyorsunuz. Jacque Fresco’nun vizyonu için teşekkürler, nihai amacı biliyorsunuz.
Oraya nasıl ulaşırız? Yolumuz nedir? Plânımız nedir? Lütfen, Geçiş Plânı’nın izleyen sunumuna bir gözatın. Parasal sistemden, kaynak bazlı ekonomiye adım adım evrimleşmeyi öneriyoruz. Fikir, bu sürecin zamanla kendini hızlandıracağıdır. %100 para bağımlı topluluklardan, sürdürülebilir, kendi kendine yeten ve kaynaksal anlamda “kazançlı” topluluklara bir dönüşümdür. Elbette hepimiz, küresel düzeydeki diğer tüm gerekli adımların farkındayız. Dünya kaynaklarının değerlendirilmesi ve hükümetler arası işbirliği gibi.
Peki ya, sıfırdan başlasak, bir şekilde sistemin dışında barışçıl, küresel bir devrim yaratsak? Parasal sisteme katkılarımızı sistemli olarak kaldırıp, en üste tesir etsek? Parça parça ve adım adım yapmayı plânlıyoruz. Bunu, parasal sistemden bir parça alıp, kaynak bazlı ekonomimize eklediğimiz bir “puzzle” olarak düşünebilirsiniz. Zamanla, puzzle’ın tüm parçaları, resmimizin parçaları hâline gelecektir. Bunun ne kadar hızlı olacağı, tamamen bize bağlı. Birçok farklı organizasyonun, ortak hedefe doğru birlikte çalışması gibi bireysel çalışma da gereklidir. Muhtemelen merak ediyorsunuz, “Bu unsurlar nelerdir? Ve hangi puzzle parçasını birinci, ikinci ya da üçüncü olarak koyacağız? Ve bu parçaların, yeni resime güzelce oturduğundan ve aynı zamanda ilkini yoketmediğinden, nasıl emin olacağız? Basit konuşursak, bu dönüşümü nasıl yumuşak bir şekilde yapabiliriz? Adımlar neler? Açıkçası, hâlâ yapılması ve hesaplanması gereken bir çok şey var. Fakat, böyle bir dönüşüm için işte bizim fikrimiz.
Peki ya, sıfırdan başlasak, bir şekilde sistemin dışında barışçıl, küresel bir devrim yaratsak? Parasal sisteme katkılarımızı sistemli olarak kaldırıp, en üste tesir etsek? Parça parça ve adım adım yapmayı plânlıyoruz. Bunu, parasal sistemden bir parça alıp, kaynak bazlı ekonomimize eklediğimiz bir “puzzle” olarak düşünebilirsiniz. Zamanla, puzzle’ın tüm parçaları, resmimizin parçaları hâline gelecektir. Bunun ne kadar hızlı olacağı, tamamen bize bağlı. Birçok farklı organizasyonun, ortak hedefe doğru birlikte çalışması gibi bireysel çalışma da gereklidir. Muhtemelen merak ediyorsunuz, “Bu unsurlar nelerdir? Ve hangi puzzle parçasını birinci, ikinci ya da üçüncü olarak koyacağız? Ve bu parçaların, yeni resime güzelce oturduğundan ve aynı zamanda ilkini yoketmediğinden, nasıl emin olacağız? Basit konuşursak, bu dönüşümü nasıl yumuşak bir şekilde yapabiliriz? Adımlar neler? Açıkçası, hâlâ yapılması ve hesaplanması gereken bir çok şey var. Fakat, böyle bir dönüşüm için işte bizim fikrimiz.
Adım 1: Kendi kendine yeten tarlalar kurulması. Birinci adım, birkaç yerde otomatikleştirilmiş tarlalar ve topluluklar kurmaktır. Güneş, jeotermal ve rüzgar gibi temiz ve bedava enerjiyle güçlendirilecekler. Bu, temel ihtiyaçları sağlama alacak ve daha ileri geliştirme için kaynak ve fon sağlayacaktır. Bu aşamanın bir diğer parçası, dünya çapında varolan toplulukların bir araya gelmesi ve bağlanmasıdır. Bu ilk adım, dikkate değer bir yatırım gerektirir. Bu yüzden mevcut destek programları kullanılarak aşılabilir. Avrupa Birliği hibeleri üniversite araştırma programları, yerel devlet yardımları ve diğer hâlihazırdaki kuruluşlar gibi.
Adım 2: Enerji temini.
Sonraki adım, örneğin güneş paneli gibi temiz enerji ürünleri üreten bir şirket kurmaktır. Bu, yeni toplulukların başlangıç maliyetini azaltacak ve teçhizat için marj sağlayacaktır.
Sonraki adım, örneğin güneş paneli gibi temiz enerji ürünleri üreten bir şirket kurmaktır. Bu, yeni toplulukların başlangıç maliyetini azaltacak ve teçhizat için marj sağlayacaktır.
Adım 3: Otomatikleştirilmiş Fabrika Kurulumu.
Yiyecek ve enerji gibi temel kaynakların sağlama alınmasıyla, sonraki adım tüm ihtiyaç duyulan makinelerin tasarlanıp üretildiği otomatikleştirilmiş fabrikaların kurulması ve yönetilmesi olacaktır.
Yiyecek ve enerji gibi temel kaynakların sağlama alınmasıyla, sonraki adım tüm ihtiyaç duyulan makinelerin tasarlanıp üretildiği otomatikleştirilmiş fabrikaların kurulması ve yönetilmesi olacaktır.
Adım 4: Ulaşımı Oluşturmak.
Koloniler arası, otomatikleştirilmiş ve küresel olarak koordine edilmiş bağlantıların kurulması. Bu, bizim nakliye hizmetlerimizde, dış kaynak ihtiyacını azaltacak ve projeler arası doğrudan kaynak değişimine imkan verecektir.
Koloniler arası, otomatikleştirilmiş ve küresel olarak koordine edilmiş bağlantıların kurulması. Bu, bizim nakliye hizmetlerimizde, dış kaynak ihtiyacını azaltacak ve projeler arası doğrudan kaynak değişimine imkan verecektir.
Adım 5: Hammaddelerin Güvence Altına Alınması.
Bu adım, gerekli kaynakların sağlama alınması için tesislerin kurulumunu içerir. Ayrıca her topluluğun, geri dönüşüm ve akıllı atık yönetim kurallarına göre kurulmuş olmaları çok önemlidir.
Bu adım, gerekli kaynakların sağlama alınması için tesislerin kurulumunu içerir. Ayrıca her topluluğun, geri dönüşüm ve akıllı atık yönetim kurallarına göre kurulmuş olmaları çok önemlidir.
Adım 7: İleri Düzey Geliştirme.
Gelişmiş bir iletişim ağı, kendi kendine yeten topluluklar üretim tesisleri ve küresel ulaşım ile sonunda, sonraki alanlara ve eğitim, tıbbi bakım, uzay programı ve okyanus şehirleri gibi hizmetlerde dış kaynak kullanımının sonlandırılmasına odaklanabilir olacağız.
Gelişmiş bir iletişim ağı, kendi kendine yeten topluluklar üretim tesisleri ve küresel ulaşım ile sonunda, sonraki alanlara ve eğitim, tıbbi bakım, uzay programı ve okyanus şehirleri gibi hizmetlerde dış kaynak kullanımının sonlandırılmasına odaklanabilir olacağız.
Adım 8: Kaynak Bazlı Ekonomi Vakfı (RBEF)
Bu bölüm, Geçiş Plânı’nın başarıya ulaşması için kullanılacak küresel bir aracın açıklamasına ayrılmıştır. Buna, Kaynak Bazlı Ekonomi Vakfı ya da RBEF diyoruz. Öncelikle, bu kuruluşu eşsiz yapan farklılıkların neler olduğunu ve birkaç önemli noktayı işaret etmek istiyoruz. Kaynak Bazlı Ekonomi Vakfı parasal sistemin içinde, varolan mekanizmaları kullanarak, sıfırdan oluşturuldu. Çeşitli etkinliklerin, projelerin ve girişimlerin tamamen şeffaf bir yolla koordine edilmesi amacıyla RBE Vakfı, fon ve kaynak sağlayacak kaynak bazlı ekonomiye girişi hedefleyen muhtelif projeler için, bir koordinasyon platformu sunacaktır. RBEF, ki bundan sonra Vakıf olarak anılacaktır, geçiş dönemi sırasında, Kaynak Bazlı Ekonomi Projesi için bir araç olarak varolur, kaynakları ve fonu sağlar. Prensiplere göre tüm işler, gönüllü katılım esasına göre yapılır. Para dahil, edinilen tüm kaynaklar RBE projeleri arasında, yeniden dağıtılır. Vakıf, şimdiki parasal sistem ve gelecekteki kaynak bazlı ekonomi arasında geçiş amaçlı bir bağ hizmeti görür. Vakıf, kaynak ve fon yaratan veya ihtiyaç duyan tüm projeler için bir merkezdir. Fonlar ve yönetime ilişkin tüm kararlar fon kullanımında %100 şeffaflığın başarılması için bilimsel yollar kullanılarak, mümkün mertebe otomatikleştirilecektir. Vakıf, RBE projelerinin başlatılması ve verimli yönetilmesi için para gereksinimi yeri doldurulamaz bir kaynak olduğu sürece varolacaktır.
Bu bölüm, Geçiş Plânı’nın başarıya ulaşması için kullanılacak küresel bir aracın açıklamasına ayrılmıştır. Buna, Kaynak Bazlı Ekonomi Vakfı ya da RBEF diyoruz. Öncelikle, bu kuruluşu eşsiz yapan farklılıkların neler olduğunu ve birkaç önemli noktayı işaret etmek istiyoruz. Kaynak Bazlı Ekonomi Vakfı parasal sistemin içinde, varolan mekanizmaları kullanarak, sıfırdan oluşturuldu. Çeşitli etkinliklerin, projelerin ve girişimlerin tamamen şeffaf bir yolla koordine edilmesi amacıyla RBE Vakfı, fon ve kaynak sağlayacak kaynak bazlı ekonomiye girişi hedefleyen muhtelif projeler için, bir koordinasyon platformu sunacaktır. RBEF, ki bundan sonra Vakıf olarak anılacaktır, geçiş dönemi sırasında, Kaynak Bazlı Ekonomi Projesi için bir araç olarak varolur, kaynakları ve fonu sağlar. Prensiplere göre tüm işler, gönüllü katılım esasına göre yapılır. Para dahil, edinilen tüm kaynaklar RBE projeleri arasında, yeniden dağıtılır. Vakıf, şimdiki parasal sistem ve gelecekteki kaynak bazlı ekonomi arasında geçiş amaçlı bir bağ hizmeti görür. Vakıf, kaynak ve fon yaratan veya ihtiyaç duyan tüm projeler için bir merkezdir. Fonlar ve yönetime ilişkin tüm kararlar fon kullanımında %100 şeffaflığın başarılması için bilimsel yollar kullanılarak, mümkün mertebe otomatikleştirilecektir. Vakıf, RBE projelerinin başlatılması ve verimli yönetilmesi için para gereksinimi yeri doldurulamaz bir kaynak olduğu sürece varolacaktır.
Şimdi de biraz, Vakıf’ın dayandırıldığı değerlerden bahsedelim.
1. Kaynak Bazlı Ekonomi. Vakıf yalnızca, RBE projeleri için varlığını sürdürür.
2. Gönüllü Çalışma. Çalışma ve zaman, paradan daha iyi katkı sağlar. Bu yüzden RBEF’in faaliyeti, esasen gönüllülerin çalışmasına dayalıdır. Bu işin yönetimi, bilimsel ve düzenli bir tutumla yapılabilir.
3. Bilimsel Yönetim. Vakıf’ın asli yönetiminin çoğu insanların karar alması yerine kuruluşun bilgisayar sistemine bırakılacaktır.
4. Şeffaflık. Tüm fonlar tamamen şeffaftır ve sisteme girdikleri andan harcandıkları ana kadar, hareketler görülebilir.
5. Otomatik Fon Dağıtımı. Fonların dağıtımı, insan hatasına yer bırakmayacak şekilde otomatikleşmiş ve öntanımlı olarak yapılacaktır.
6. Saygı. Herkese, fikirlerine, becerilerine ve kendilerine özgü çözüm yaklaşımlarına saygı gösterilmelidir.
1. Kaynak Bazlı Ekonomi. Vakıf yalnızca, RBE projeleri için varlığını sürdürür.
2. Gönüllü Çalışma. Çalışma ve zaman, paradan daha iyi katkı sağlar. Bu yüzden RBEF’in faaliyeti, esasen gönüllülerin çalışmasına dayalıdır. Bu işin yönetimi, bilimsel ve düzenli bir tutumla yapılabilir.
3. Bilimsel Yönetim. Vakıf’ın asli yönetiminin çoğu insanların karar alması yerine kuruluşun bilgisayar sistemine bırakılacaktır.
4. Şeffaflık. Tüm fonlar tamamen şeffaftır ve sisteme girdikleri andan harcandıkları ana kadar, hareketler görülebilir.
5. Otomatik Fon Dağıtımı. Fonların dağıtımı, insan hatasına yer bırakmayacak şekilde otomatikleşmiş ve öntanımlı olarak yapılacaktır.
6. Saygı. Herkese, fikirlerine, becerilerine ve kendilerine özgü çözüm yaklaşımlarına saygı gösterilmelidir.
Peki bunların tümü nasıl işleyecek? Bütün mekanizmayı tanımlamamız burada sahip olduğumuzdan daha fazla zaman alacaktır. Bunun yerine, genel fikri sunmak isteriz. Buna rağmen, RBEF ayrıntılarında sizinle birlikte çalışmayı umuyoruz. Yakın gelecekte kendi projenizde işbirliğinde bulunmak için. Açıkçası RBEF, parasal sistemden, kaynak bazlı ekonomiye doğru, satın alım için bir araç niteliğindedir. Ayrıca, hâlihazırdaki mekanizmaları ve Avrupa Birliği Fonları ve devlet hibeler gibi imkanları alıp kullanan bir araçtır. Elbette, ülkeden ülkeye durum değişir. Ana fikir, herkesin bağışları üzerinde tam kontrole sahip olması ve bağışlarını sürekli olarak takip edebilmeleridir. Bağış sahibi, doğrudan seçtiği belli bir projeye de fon sağlayabilir. Eğer, A projesinin başlangıç paketinin bir parçası olarak talep edilen bir kürek satın almaya karar verdiyseniz banka havale dekontunu görebileceğiniz gibi projede kullanılan aynı küreği, site üzerinde gerçek zamanlı kameradan izleyebilirsiniz. %100 şeffaflık, Vakıf’ın ana değerlerinden biridir. Bu kadar basit. Amaç, insanlığın ortak çabasıyla ilk şehirleri kurmak ve böylece, şu andaki yozlaşmış düzenden bizim tarafımıza kazandırmaktır. İşte size, ABD vergileriyle ilgili açık bir örnek. Birçok ülkede bir kişi ya da kuruluş, ticari kaygı gütmeyen bir organizasyona para bağışı yaptığında bağış yapan mükellef, vergi ödemek zorunda değildir. Bağış olarak ödenen tutarı, gider yazma hakkı bulunur. Bu, şu anlama gelir. Mükellefler vergi tutarlarını, bulundukları hükümete ödemek yerine doğrudan Vakıf’a bağışlayabilir. Verginiz üzerinde kontrol sahibi olmanın ve şirketleri desteklemekten daha değerli birşeye adamanın en basit yoludur. Katılımcıların, bunu çevrimiçi yapabilmeleri için adım adım ve takibi kolay bir rehberimiz olacak.
Vergiler. Vergi, bir devlet veya devlete eşdeğer bir kurum tarafından, gerçek ya da tüzel kişiler üzerinden zorla el koyulan finansal bir bedeldir. Parasal sistem, vergilendirmeye ağır bir şekilde bağlıdır ve vergiler olmadan varolamaz. Bu da, Geçiş Plânı’nın yararınadır. Birleşik Devletler’de, herhangi bir mülkü veya maaşı olan biri kâr amacı gütmeyen bir banka hesabına yatırdığı bağışları, gider gösterebilir. Bu, birçok ülke için olabildiğince doğrudur ve bazı yerel kurallar ve yönetmelikler farklılık gösterebilir. Her durumda bu, insanların ödeyecekleri verginin %50 civarını bağışlamasına ve kaynak bazlı bir ekonomiyi desteklemelerine izin verecektir. New Z-Land projesi, kaynak bazlı ekonomi oluşturmaya doğru atılan ilk pratik adımdır. Jacque Fresco’nun, Venüs Projesi’ndeki kavramı temel alır. İlk geçiş devresi sırasında Yeni Zelanda, Northland’de, sürdürülebilir bir topluluk kurmayı hedefliyoruz. Topluluk, ortalama 500 kişilik nüfusu barındıracak şekilde inşa edilecektir. Bu topluluk yalnızca, gelecek açılımlar için bir örnek olma görevi üstlenmeyecek aynı zamanda, yeni RBE teknolojileri için bir araştırma ve geliştirme merkezi olacaktır. Amaç, dünya genelinde benzer gelişimlerin oluşturulması için, işleyen bir model oluşturmaktır. Nihayetinde, kaynak bazlı ekonomiye geçiş yapan kendi kendine yeten toplulukları birbirine bağlayan bir ağ oluşturabiliriz. Yeni Zelanda’nın coğrafik konumu, ideal hava koşullarıyla ve sakin ve uyumlu küçük nüfuslu ada yalıtımıyla birleşince geçiş için muazzam potansiyel teşkil eder.
Kaynak ve enerji kullanımını, kapasite ve ekonomik engelleri içeren lojistikleri uygulayarak ve yaşanabilirliği inceleyerek, önümüzdeki üç yıl içinde kaynak bazlı ekonomi, gerçekleşen ilk projesini görecek. Daha ayrıntılı bilgi için, web sitemize bakın.
Kaynak ve enerji kullanımını, kapasite ve ekonomik engelleri içeren lojistikleri uygulayarak ve yaşanabilirliği inceleyerek, önümüzdeki üç yıl içinde kaynak bazlı ekonomi, gerçekleşen ilk projesini görecek. Daha ayrıntılı bilgi için, web sitemize bakın.
New Z-land projesinde insanların çalışmaktan kurtarılması, kıtlık ve kontrol gibi tüm olasılıklar denenmiş, sınanmış ve uygulanmıştır. Proje kendi içinde, bir yaşama ve evrilme deneyidir. Bir kez araştırıldığında, diğer hemfikir şehirleri geliştirmek üzere bu teknolojiler, dünya ile paylaşılacak. Bütünüyle otomatik ve işlevsel olduğunda bu proje, Venüs Projesi’nin tarif ettiği, kaynak merkezli bir kentin ilk çalışan modeli olarak hizmet verecek. Bu kentin başarısı, tüm kaynak bazlı ekonomilere övgü teşkil edecek ve bu doğanın daha ileri geliştirmelerine yol gösterecek. Kaynak bazlı ekonominin oluşumu rüyası, gerçekliğe dönüşebilir.
Bir Çocuğun Feryadı
Geleceğimi kaybetmek, seçimi kaybetmek gibi birşey değil ya da hisse senedinde bir kaç puan. Artık güneşe çıkmaya korkuyorum, çünkü ozon tabakamızda delikler var. Soluk almaya korkuyorum, çünkü içinde hangi kimyasallar var, bilmiyorum. Balık tutmaya giderdim babamla, Vancouver’da, evimde. Ta ki, birkaç yıl önce, kanserli bir balık bulana dek.
Geleceğimi kaybetmek, seçimi kaybetmek gibi birşey değil ya da hisse senedinde bir kaç puan. Artık güneşe çıkmaya korkuyorum, çünkü ozon tabakamızda delikler var. Soluk almaya korkuyorum, çünkü içinde hangi kimyasallar var, bilmiyorum. Balık tutmaya giderdim babamla, Vancouver’da, evimde. Ta ki, birkaç yıl önce, kanserli bir balık bulana dek.
Ve şimdi, hayvan ve bitki türlerinin soyunun tükendiğini duyuyoruz, gün be gün sonsuza dek yokolarak. Şu hayatımda, büyük vahşi hayvan sürülerini görmeyi hayâl ediyorum vahşi ormanları ve yağmur ormanlarını, kuşlarla ve kelebeklerle dolu olan. Ama şimdi merak ediyorum, çocuklarımın bile görmesi mümkün mü diye. Benim yaşımdayken, böyle şeyler için endişelendiniz mi? Bunların tümü gözlerimizin önünde oluyor, yine de istediğimiz kadar zamanımız ve tüm çözümlerimiz varmış gibi davranıyoruz. Ben yalnızca bir çocuğum, tüm çözümlere sahip değilim. Ancak farkına varmanızı isterim ki, siz de sahip değilsiniz. Ozon tabakamızdaki deliği nasıl onaracağınızı bilmiyorsunuz. Akarsudaki somon balığını nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz. Soyları tükenen hayvanları nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz. Ve şimdi çöl olan yerdeki ormanı geri getiremezsiniz. Eğer nasıl düzelteceğinizi bilmiyorsanız, lütfen bozmayı bırakın. Sizler burada, hükümetlerinizin temsilcileri olabilirsiniz… işadamı, organizatör, muhabir ya da politikacı da olabilirsiniz.
Ama aslında sizler, anne, baba, kardeş, abi, hala ve amcasınız. Ve hepiniz, birilerinin evladısınız. Ben yalnızca bir çocuğum, yine de 5 milyarlık bir ailenin fertleri olduğumuzu biliyorum. Aslında, 30 milyon tür. Sınırlar ve hükümetler bunu asla değiştiremeyecek. Ben yalnızca bir çocuğum, yine de hepimizin aynı teknede olduğunu biliyorum. Ve tek bir amaca giden, tek bir dünya olarak davranmamız gerektiğini. Öfkem, kör olmadığım için. Ve endişem, nasıl hissettiğimi dünyaya anlatmaya korkmuyor olmam. Ülkemde çok fazla israf var. Satın alıyoruz ve atıyoruz. Satın al ve at. Yine de, kuzeydeki ülkeler yoksulluğunu paylaşmıyor. Yeterince fazlasına sahip olsak bile, paylaşmaktan korkuyoruz. Varlığımızın birazı gidecek diye ödümüz kopuyor. Kanada’da bizler, ayrıcalıklı bir hayat yaşıyoruz, bol gıda, su ve barınak. Saatlerimiz, bisikletlerimiz, bilgisayarlarımız ve televizyon setlerimiz var. Liste iki günde saymakla bitmez.
İki gün önce, şurada, Brezilya’da sokakta yaşayan çocuklarla vakit geçirirken, çarpılmışa döndük. Bu, bir çocuğun bize anlattığı. “Keşke zengin olsaydım. O zaman, tüm sokak çocuklarına yiyecek, giyecek, ilaç, barınak, sevgi ve yakınlık verirdim.” Hiçbirşeyi olmayan bir sokak çocuğu bile paylaşmaya razıysa neden herşeyi olan bizler, hâlâ bu kadar açgözlüyüz? Düşünmeden edemiyorum, bu çocuklar da benimle aynı yaşta. Ve doğduğumuz yer yüzünden, aramızda muazzam bir fark var. Ben de, Rio Favelas’da yaşayan o çocuklardan biri olabilirdim. Ben de, Somali’de açlıktan ölen bir çocuk olabilirdim. Ya da Orta Doğu’da bir savaş kurbanı. Veya, Hindistan’da bir dilenci. Ben yalnızca bir çocuğum ve biliyorum, savaşa harcanan onca para çevresel cevaplar bulmak için yoksulluğun bitmesi ve anlaşma yolları bulmak için harcansa, dünyanın nasıl bir yer olabileceğini. Okulda, hâtta anaokulunda bize dünyada terbiyeli olmayı öğretiyorsunuz.
Bize, işlerin yürümesi için, diğerleriyle didişmememizi söylüyorsunuz. Diğerlerine saygı göstermeyi. Kendi pisliğimizi temizlemeyi. Diğer yaratıkları incitmememizi. Paylaşmayı, açgözlü olmamayı. Madem, neden yapmamamızı söylediklerinizi kendiniz yapıyorsunuz? Neden bu konferanslara geldiğinizi unutmayın. Bunu yapmak için. Biz, sizlerin çocuğuyuz. Nasıl bir dünyada yetiştiğimize siz karar veriyorsunuz. Ebeveynler, şöyle diyerek çocuklarını rahat ettirebilir:
“Herşey çok güzel olacak.” “Bu, dünyanın sonu değil.” Ve, “Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.” Ama artık söyleyebileceğinizi sanmıyorum. Sizin öncelikler listenizde bile var mıyız? Babam her zaman der ki: “Sen, yaptığın şeysin, söylediğin değil.” Sizin yaptıklarınız, beni geceleri ağlatıyor. Siz yetişkinler, bizi sevdiğinizi söylüyorsunuz. Ancak, sizden talep ediyorum. Lütfen. Hareketleriniz, sözlerinizi yansıtsın. Teşekkür ederim.
Bölüm 6: Nasıl Dahil Olurum?
“Birlikte ayaktayız, bölünürsek düşeriz.” Esasen bizler, gruplara bölünmek yerine işbirliğine gitmeliyiz. Aksi hâlde, devasa bürokrasi dağının altında eziliriz. Tek gerçek yol, kendini adamış üyelerdir. Umuyoruz ki, bizi biz olarak tanımlayacak birleşmiş bir proje altında bir araya gelebiliriz. Bu sunumu izleyen herkesin bildiği gibi şu andaki düzende işler doğru yürümüyor. Ve bu önlenebilir. Sorun, bireysel olarak kendimizi çoğu kez güçsüz hissetmemiz. Bu plan bize, müspet ve olumlu hareket araçları veriyor. Hepimiz, bu fikirleri geliştirmek ve çoğaltmak için yardımınıza ihtiyaç duyuyoruz. Ne yapabilirsiniz? İlk önce, kendinizi bilgiyle donatın. Zeitgeist web sitesindeki, “Oryantasyon Rehberi”ni okuyun. Adres: www.TheZeitgeistMovement.com. Aynı zamanda, oldukça bilgilendirici dijital bir sunumunu da bulabilirsiniz. Bu siteye de bakın: www.StoryOfStuff.com Şeylerin tarihini izleyerek, günümüz tüketici davranışlarının dahice bir özetini sunuyor. Üretiminden satışına, kullanımından atılışına kadar her “şey” ve yakın çevremizi ve uzak toplulukları nasıl etkiledikleri. Ayrıca, becerilerinizi ve kaynaklarınızı buraya kaydedin: www.ZeitgeistResources.com. Özgeçmişinizi, adınızı ve yardımcı olabileceğini düşündüğünüz herşeyi listeleyin. Ayrıca, Geçiş Plânı’na ve Kaynak Bazlı Ekonomi Vakfı gruplarına da katılabilirsiniz. Adres: www.TheZeitgeistMovement.com.
Daha ileri eylem, bilgi değişimi ve koordinasyon için, takımımıza katılın. Ve son olarak, haberi yayın. Tanıdığınız herkese anlatın ve katılmaları için teşvik edin. Böylece, diğer hareketler ve organizasyonlarla hızla bir araya gelebiliriz.
Bölüm 7: Birleşme Çağrısı.
“Ne kadara mâlolur?” diye sormayın. “Kaynaklara sahip miyiz?” diye sorun. Kâr sağlamak yerine, doğru şeyi yapma zamanı. İnsanlık tarihinde ilk defa, hepimiz birbirimize bağlıyız. Bu mavi gezegende. İlk defalığına, iletişimimiz hemen hemen engelsiz. Şimdi, daha önce hiç olmadığı gibi, kültürler arası fikir değişimi mümkün. Geçmişte, tek ırk olarak harika şeyleri başarmaya muktedir olduk. Bizi gururlandıran şeyler. Ulus, din, derinizin rengi farketmeksizin. Şimdi birlik olma zamanı. Teknolojiyi, hayatlarımıza yardım edecek şekilde kullanma zamanı. Sonunda büyüyüp, ana benzerliklerimize odaklanma ve küçük farklılıklarımızdan dolayı kavgayı bırakma zamanı. Kazanç yapmak yerine, birbirimize yardım etme zamanı. Çünkü yapılacak doğru şey bu. Birleşmiş uluslararası işbirliğine çağırıyoruz. Bir ulus olarak değil. Kârımızı paylaşalım diye değil, insan olduğumuz için. Sen, ben, biz. Faklılıklarımızın üzerinde, çünkü yapılacak doğru şey bu. Ortak bir gelecek için. Web sitelerimizi ziyaret edin.
Çeviri: Ahmet Şenocak
“Ne kadara mâlolur?” diye sormayın. “Kaynaklara sahip miyiz?” diye sorun. Kâr sağlamak yerine, doğru şeyi yapma zamanı. İnsanlık tarihinde ilk defa, hepimiz birbirimize bağlıyız. Bu mavi gezegende. İlk defalığına, iletişimimiz hemen hemen engelsiz. Şimdi, daha önce hiç olmadığı gibi, kültürler arası fikir değişimi mümkün. Geçmişte, tek ırk olarak harika şeyleri başarmaya muktedir olduk. Bizi gururlandıran şeyler. Ulus, din, derinizin rengi farketmeksizin. Şimdi birlik olma zamanı. Teknolojiyi, hayatlarımıza yardım edecek şekilde kullanma zamanı. Sonunda büyüyüp, ana benzerliklerimize odaklanma ve küçük farklılıklarımızdan dolayı kavgayı bırakma zamanı. Kazanç yapmak yerine, birbirimize yardım etme zamanı. Çünkü yapılacak doğru şey bu. Birleşmiş uluslararası işbirliğine çağırıyoruz. Bir ulus olarak değil. Kârımızı paylaşalım diye değil, insan olduğumuz için. Sen, ben, biz. Faklılıklarımızın üzerinde, çünkü yapılacak doğru şey bu. Ortak bir gelecek için. Web sitelerimizi ziyaret edin.
Çeviri: Ahmet Şenocak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder